25 Ocak 2016 Pazartesi

içimden gelenin, dışımı bulmasının şerefine



Sabahın 4 buçuğu.
Artık kaçıncı olduğunu hatırlamadığım kahve eşliğinde ‘Sıçtım Mavisini’ görmeyi bekliyorum. Güneşi doğuracağım birazdan..
Önümde renk renk kumaşlar, boncuklar.. 4 parmağımda yara bandı.. Spotify’da focus albümlerinden ‘Stay Sharp’ açık (Alex Vargas – shackled up).. Terasın en güzel manzarasını gören yerde yazmayıp da ne yapayım?

Her şey sandığımdan farklı, hızlı ve değişik bir yolda gitmekte..
Planladığımın haricinde, çok güzel hissettiren bir yoldayım. Mantık savaşı verip, kurtulamadığım olumsuzluklardan, ilk defa hep destek tam destek hislerimle ilerliyorum ve tuhaf bir güven duygusu var içimde!
Bazı insanların enerjisi sizi yer, hem de sinsice! Fark edemeden kendinizi soğuk ve dipte bulursunuz. O enerjiden çıktığınızda daha da tuhaf, yoksunluk içeren ama garip bir sıcaklık hissedersiniz. O Güneşinizin tekrar doğması, içinizin sımsıcak olmasıdır. Enerjiniz yeniden alevlenir, güçlenirsiniz.

İşte tam da böyle hissediyorum. Yaptığım işlere mani olan durumlar ve insanlardan uzaklaşınca görüyorum ki ayaklarım tıpkı o bahsi geçen ‘ağacın kökleri’ gibi toprağa uzanmış, büyüttüğüm, kırılmaya maruz bıraktığım ve incinmeye hazır ruhum üzerine  türlü türlü boncuklarla işlenmiş  kurşundan zırhını geçirmiş. Hayat bana ilk defa komik ve huzur dolu geliyor. Kaygısızlık bu sanırım!



Sevdiğiniz işi sırf sevdiğiniz için yaptığınızda böyle huzur ve komiklik dolu buluyorsunuz kendinizi. Suratınızda parlamakta 32 diş, çevrenizde güçlü güzel enerjiler.. hatta mutfakta pişen bezelye! O bile dans ediyor tencerede!!



Yani demem o ki.. Bazen oluruna bırakmak ya da delicesine çıkış yolu aramak yerine, sırf mutlu olmak/ iyi hissetmek/ olduğun gibi olmak seni o bütün durumlardan uzaklaştıran yegane yol oluyor.

Hayatta nasıl kaygılanmayalım yahu? Geçinme derdiydi, memleket meseleleriydi....
Kaygılanmıyorsun! O montu almak için, o arabaya binmek için salak salak, sen olmayan işleri yapmıyorsun! Kendin oluyorsun çünkü o mont sana o zaman huzur veriyor. Hayatına sıçıp batırıp 3 ay harcadıktan sonra tüküreyim ben öyle monta!

Ben de yapıyorum hala! Ben de didiniyorum bir şeyler için.. Belki 2 saat sonra ben de geçim derdiyle sarsılıp yine sinsi tilkilerle iş birliği yapmak zorunda kalacağım.
Ama bir şey diyeyim mi?
Şu beş dakikalık huzur paha biçilemez!




Hepinizin o beş dakikalık huzurlarla dolu bir güne, bir aya, bir ömre uyanmanıza..

        

          
           Stay  On Pole!

  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder